Aylık yayımlanan kültür sanat dergisi yenie‘nin Temmuz sayısında, İsmail Afacan’ın ilk şiir kitabı “Adımlar Sağanak” hakkında yazdığım ve Taşranın Yağmuru başlığını taşıyan yazım yer aldı.
Yazıdan tadımlık bir bölümü burada paylaşıyorum. Yazının tamamına yenie‘den ulaşabilirsiniz.
(…)
Taşra ve taşralılık kavramları; sanılanın aksine çok derin ve üzerinde ciltlerce yazı yazılabilecek birer köşe taşı misali asılı duruyor kültürel kimliklerimize yapışık bir biçimde. Teferruatlı bir açılım gerekirse bu iddiaya, Polat Onat’ın Mesut Varlık’a gönderdiği ve Nuri Bilge Ceylan’ın “Ahlat Ağacı” filminde yer verdiği mektubundan bir paragrafı anmamak olmaz:
“Hayatım boyunca ben taşramı her zaman yanımda taşıdım. Benim taşram içinde yaşadığım odamdır. Sabah kahvaltısını Batman’ın Tilmiz köyünde yapıp, akşam yemeğini İstanbul Beyoğlu’ndaki bir lokantada yemenin hiçbir zorluk içermeyen, gayet sıradan bir olay mahiyeti taşıdığı zamanlarda yaşıyoruz. Taşra olgusunu 19. yüzyılın başlarında ortaya konmuş yerel kısıtlanmışlık mahiyetiyle ele alan yaklaşım, günümüzde bence tuhaf duruyor, dahası komik kaçıyor. Kanımca taşra kavramı, mekânla sınırlanamayacak bir zihinsel algı biçiminin farklı varyasyonlarını tanımlayıp sınıflandırmadan somut olarak teşhis edilemez. Olayı sadece mekân algısı boyutuyla ele alma yanlışına düşülürse en temel paradigma konusunda vahim bir yanılgı içine girilmiş olur diyeceğim.” *
İsmail Afacan’ın Kaos Çocuk Parkı etiketiyle yayımlanan ilk şiir kitabı “Adımlar Sağanak” da bir taşralılık bilinci ve emek sağduyusu ile harmanlanmış, romantik bir manifesto.
(…)