Yeni Trend: Bloglar

Shakespeare’in o efsane sözü “Olmak ya da olmamak”ı internet dünyasına uyarlarsak; “Bloglamak veya bloglamamak, işte bütün mesele bu” dememiz gerekir.

Neden?

İnternet dünyasında var olmanın başka yolu yok çünkü. Ne gazetelerin web sayfaları, ne de Youtube gibi video, müzik paylaşım ortamları. Artık takip edilen en ciddi ortam bloglar.

Nedir “blog”; internet günlüğüdür, paylaşım ortamıdır. Blogger, Blogcu, WordPress tarzı sistemler kullanılarak herkesin kolayca sahip olabileceği bir oluşumdur. Günlük, aylık, haftalık veya sizin belirleyeceğiniz bir periyotta herhangi bir konuda veya geniş bir konu yelpazesinde yazılarınızı yazıp alıntılarına yer verebileceğiniz, ciddi makalelerinizi veya gayri resmi haberleri – dedikodu oluyor gerçi ama – yayınlayabileceğiniz internet günlüğü emin olun çok ses getirecektir.

Özellikle Blogger gibi Google Reader’ın desteklediği sistemler kısa sürede adresinizi yayacak, “takipçi” adı verdiğimiz, RSS adlı geri besleme sayesinde yeni yazı eklediğinizde kendi sayfalarında bunu görebilecek, internet kullanıcılarının yorumlarıyla da güzelleşecek ve sizi yazmaya şevklendirecek ortamlarda kendi yazılarınızı yazıp aynı konularda yazan veya sadece o konunun sıkı takipçisi olan kişilerle bilgi alışverişinde bulunacaksınız.

Pekala, bir de demin bahsettiğim gazetelerin web sayfaları konusundaki iddiama gelelim; artık insanlar taraflı gazetelerin yanlı yorumlarını takip etmektense, gündeme dair – gündemin içinde bulunan insanların yazılarını okumayı tercih ediyor. Bu da gayet doğal ve kaçınılmaz olarak ilgiyi ciddi blog yazarlarına taşıyor.

Bir örnek vermem gerekirse; yabancı bir ülkede ciddi bir panele gazeteciler alınmıyor. Ama o panelde bulunan bir blogger, internet bağlantılı cep telefonundan bloguna anı anına canlı yayınla paneli aktarıyor yazarak ve tahmin edersiniz ki tıklanma rekorları kırıyor.

Artık diğer ülkelerin ünlü isimleri blog tutuyor, Twitter tarzı sosyal paylaşım ortamlarında fink atıyor. Bizde ise en basitinden bir futbolcunun web sayfasında “Yeni Takımım” başlığında beş yıl önceki takımı yazılıyken alacağımız çok yolun olduğu aşikar. Ancak Facebook ve Twitter tarzı sosyal ağlarda ilginin gün geçtikçe arkadaş edinmekten çok bilgi paylaşımına döndüğünü görmek sevindirici.

Tabii bu bilgi paylaşımı, bazı durumlarda tamamen magazinel olsa da; Sertab Erener’in Twitter’da bikinili fotoğraflarının linkini paylaşması ve flört eden ünlülerin ilk fotoğraflarını Facebook profillerinde afişe etmeleri gibi, zaman zaman ciddi konular ile de karşılaşabiliyoruz; Bedri Baykam’ın makalelerini Facebook’ta paylaşması ve Fazıl Say’ın profiline yazdığı not ile gündeme dair görüşlerini iletmesi gibi…

Artık internet Google ve MSN’den ibaret olmamaya başlıyor. Zira yetmiyor. İnsanlar doğruluğundan emin olmadığı bilgileri en güvenilir ortamlarda okudukça – ulusal gazeteler gibi – ilgileri yavaş yavaş gerçek kimliğiyle internet günlüğü tutan bloggerlara kayıyor ve blog camiası da bu durumdan hayli memmun görünüyor. Sürekli yeni yeni eklentilerin çıkması, yeni tasarımların internet ortamında yayılması bunun en basit göstergesi.

Blog tutmak aslında çok zor bir şey değil. Bedava bir hesap alarak saniyesinde kendi adınıza bir blog sahibi olabileceğiniz gibi, az biraz HTML kodlamadan anlıyorsanız çok çabuk fark yaratmanız işten bile değil. Hele bir de günlük, sıradan olarak adlandırdığımız olaylara farklı bir bakış açısı ile yaklaşırsanız diğer blogcuların dikkatini kısa sürede çekeceksiniz…

Yazmak güzeldir ama yazdıklarınızın okunup kıymete binmesi daha bir güzeldir, insanı şevklendirir. Üstelik blog tutarak illa ki yazacaksınız diye bir kaide de yok; eğer fotoğraf çekiyorsanız onları, kısa filminiz varsa video olarak, keza çektiğiniz normal videoları da, paylaşabiliyorsunuz…

Artık internette bir blog gerçeği var, dün “Amaaan” diyerek burun kıvıran ciddi bilgisayarcıların da teker teker blog camiasında yerlerini alıyor olduğunu görmek gelecek için kısa çapta öngörülere itiyor bizi.

Ne gibi?

Ciddi yazarların kitaplarından ilk satırları bloglarında paylaştıkları bir dünya veya Bill Gates gibi “ulaşılmaz” görünen dahilerin bloglarına yapılan yorumlara cevap vererek şekillendirdikleri web dünyası?

Çok mu hayalciyim? Blog dünyasını takip edenler buna çekinmeden hayır diyecektir zira her geçen gün keşfedilen yeni bir blog sayesinde ilgi alanlarımız genişliyor ve bilgi dağarcığımız katlana katlana artıyor. Çünkü bloglar ne ansiklopedilerin tozlu ciddiyetine sahip, ne de gazetelerin samimiyetsizliğine…

Zaten öyle olanlar bir süre sonra kendiliğinden ayıklanıyor…

Bize de bu blog dünyasına elimizden geldiğince katkı sağlama azmi düşüyor…

Bilişim Dergi | Eylül 2009