Göğsü hırıltılı bir şekilde kalkıp inerken gözlerini kırpıştırarak, birkaç dakika öncesine kadar cenneti olan ortama bakmaya çalıştı ihtiyar balıkçı. Nefesi sıkışıyor, gözü kararıyordu. Hafızası hala yerindeydi ama olanlara anlam veremiyordu… Bir mırıltı duydu kulağının dibinde. Vücudu yavaş yavaş uyuşurken, içine doluşan üşüme hissine tam ters bir şekilde sıcak bir soluk belirdi burnunun ucunda. Sonra ıslak bir dil dokunuşu…
“Sarman…” diye homurdandı ihtiyar balıkçı.
*
[4 Gün Önce]
Komiser Tahsin, elindeki poğaçalarla birlikte Cinayet Büro’dan girdi. Bahar mevsimi kendisini belli etmeye koyulmuştu. Öyle ki, Beykoz’dan emniyete gelene dek arabanın içinde bile terlemişti. Cinayet Büro’nun hastanelere özgü soğukluğu, ilaç gibi geldi komisere.
“Günaydın!” diye seslenirken elindeki poğaçaları havaya kaldırmıştı.
Hale ve Necip aynı anda kafalarını kaldırıp komiseri gülen gözlerle karşıladılar. İkisi de aynı anda ayağa kalkınca komik bir görüntü oluştu. Komiser gülerek poğaçaları poşetten çıkarmak üzere bürodaki tezgaha yöneldi. Hale de peşi sıra atılıp çay için su ısıtmaya koyuldu.
Necip’e yapacak bir iş kalmadığı için bir ıslık öttürerek komisere ve Hale’ye yaklaşmayı seçmişti genç polis.
— Eee amirim, Çanakkale Emniyeti’nden seri katil uzmanı yollamışlar. Ne diyorsunuz?
Magazin muhabiri ses tonunu kullanarak muzip bir şekilde lafa giren Necip’e dönüp dalgın bir edayla çıkıştı komiser:
— Hah, telefonda söyleyince de meraklanmıştım; anlat hele şu işi…
Komiser Tahsin’in ciddi tavrı üzerine; tüm muzipliği suya düşen bir yelken misali sönüveren Necip, hafifçe öksürdükten sonra açıklamaya girişti:
— Şöyle, bizim son Atalay Demirsoy vakasında karşılaştığımız evsiz cinayetlerinde bize yardımcı olması için Çanakkale Emniyeti’nden Başkomiser Taner Tanal’ı yollamışlar. Taner Bey şimdi Müdür’ün yanında…
Necip sözlerini tam bitirmişti ki, Cinayet Büro’nun kapısında Müdür belirdi. Cama tıklatıp komisere odasına gelmesini işaret ettikten sonra Hale ve Necip’e de gülümseyerek selam verdikten sonra dönüp gitti.
Dostane yaklaşımı, bu tavra alışkın olmayan Cinayet Büro personelini güldürmüştü. Komiser, bir poğaçayı alelacele boğazına tıktıktan sonra davete iştirak etmek üzere koridora çıktı. Tam koridoru dönecekken, Dok ile karşılaştı.
Emektar otopsi memuru, sürekli farklı buluşma alternatifleriyle gündelik hayatta da komiser ile muhabbet etmenin yollarını arayıp duruyordu. Güne gene benzeri bir teklifle başlamıştı. Klasik ‘günaydın’ faslının akabinde ağzındaki baklayı çıkarıverdi:
— Tahsin, önümüzdeki hafta müthiş bir futbol maçı var… Üçüncü Lig deyip geçme, acayip heyecanlı oluyor! Bak, itiraz istemem bu kez! Adamlar şampiyonluk için kapışıyor…
Tahsin duraksayıp kimin maçı olduğunu sorunca davete olumlu bir kapı aralamış olmuştu.
— İstanbulspor ile Gebzespor oynayacak! İstanbulspor kazanırsa şampiyon olup doğrudan üst lige çıkıyor, Gebze kazanırsa play off’ta oynamaya hak kazanıyor. Çok acayip…
Komiserin bir kaşı havaya kalkmıştı.
— Hangi İstanbulspor lan? Şu bildiğimiz, Cem Uzan’ınki mi?
“Ohooo…” diye homurdanarak elini salladı Dok.
— Cem Uzan’ındı ama artık o köprünün altından çok sular geçti be oğlum! Takımı da şirketleri gibi TMSF’ye devretmişti… Sonra da düşe düşe işte, Üçüncü Lig’e kadar düştüler…
Konuşurlarken Müdür’ün odasına kadar gelmişlerdi. Tahsin, “Tamam bakarız” diye mırıldanıp vedalaşmak için hamle yapıyordu ki; Dok da Müdür’ün odasına yöneldi. Birbirlerine şaşkınca bakarken gerçeği anladılar: İkisi de davet edilmişti.
Kapıyı tıklattıktan sonra önce Dok, sonra da Komiser Tahsin odaya girdi. Odada Müdür’ün karşısında gençten bir adam oturuyordu. Komisere sorsalar, “Taş çatlasa 25 yaşında!” yorumunu yapabileceği birisiydi. Nitekim, bekleyen adamı görünce yüzü düşmüştü komiserin.
Dok’un kulağına eğilip usulca “Bu çömez mi bize ders verecek şimdi?” diye homurdandı. Dok gülümserken, Müdür de gelenlere koltukları işaret etmekle meşguldü.
Komiser ve Dok, odadaki boş koltuklara oturduktan sonra Müdür’ün karşısında oturan genç polisle selamlaştılar.
— Arkadaşlar, Taner Tanal’ı sizlere takdim ediyorum. Sağolsun, yoğunluğu esnasında teşkilatımıza destek vermek üzere buraya kadar teşrif etti. Kendisi Cinayet Büro komiseri ama sıkı durun: İngiltere’de seri katiller üzerine eğitim almış!
Komiser Tahsin ve Dok, nazikçe gülümseyerek Taner Tanal’ı selamladılar. Müdür’ün aşırı övücü takdimi sonrası Taner Tanal söze girdi:
— Teveccühünüz müdürüm… Türkiye’de seri katil vakaları yok denecek kadar az olduğu için, spesifik ilgi alanım olan bu hususa iştirak etme fırsatını kaçıramazdım değil mi?
Dok ve Tahsin birbirlerine kaçamak bakışlar attıktan sonra Taner Tanal’ı dinlemeye devam ettiler. Tanal, sözlerini sürdürüyordu:
— Evsiz Cinayetleri için önceliğim, Cinayet Büro’nun çıkarttığı raporlar olacak. Tüm raporları okuduktan sonra da maktullere dair Otopsi Birimi’nin çıkarttığı raporları incelemeye başlayacağım. Sanıyorum ki iki gün içinde tüm inceleme faslımız sona erecek…
Müdür, Tanal’ın sözlerinden sonra komiser ve Dok’a dönmüştü. “Bir problem yok değil mi?” diye sorarak ikiliden onay aldıktan sonra ayağa kalktı. Müdür’ün ayağa kalkmasıyla birlikte Taner Tanal ve komiser ile Dok da ayaklanmıştı.
— O halde, hepimiz için hayırlısı olsun. Sizi kısa bir süreliğine de olsa aramızda görmek bizim için şereftir Taner komiserim…
Müdür’ün uzattığı eli sıkan Taner Tanal, akabinde yanında komiseri ve Dok’u da alıp odadan çıktı.
Taner Tanal’ın Müdür’ün odasında takındığı resmî tavır, koridorda da devam etmişti. Bu tavrın, Tanal’ın karakterinin bir parçası olduğunu kısa sürede anlayan Komiser Tahsin ve Dok; tecrübelerinden ötürü ters manevra yapmamıştı. Bilakis, tecrübelerine göre resmî tutum takınan meslektaşlarına karşı gayri resmi konuşmaları; karşı tarafta hep amatörlük göstergesi olarak değerlendirilirdi.
Dok’u Otopsi Birimi’ne uğurladıktan sonra Taner Tanal ile Komiser Tahsin, Cinayet Büro’ya geçti. İçeri girdiklerinde kendilerine merakla bakan Hale ve Necip’e, Taner Tanal’ı takdim etti komiser.
Karşılıklı tanışma faslı sonrası Taner Tanal bir sandalye çekip otururken, Necip de herkese çay doldurmaya girişmişti. Kısa bir süre sonra Cinayet Büro, bir cinayet üzerinde istişare yapılmaya müsait hale gelmişti. Tek sorun, ortada birden çok cinayetin olmasıydı.